Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak uluslararası alanda tanınmasını ve egemenliğinin kabulünü sağlayan Lozan antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalandı. Türkiye’nin siyasi bağımsızlığını koruyabilmesi ve kendi iç işlerini belirleyebilmesi açısından büyük bir kazanım olan Lozan Antlaşması maddeleri bağımsızlığı, sınırları, azıklık haklarını, borçların iptalini, boğaz ve deniz hakları barındırıyor.
Bu anlaşmada üç tarafı da deniz olan yurdumuzda boğazlar ile ilgili anlaşma niteliği bakımdan çok önemlidir. Şöyle ki;
Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.
TBMM Hükümeti’nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin akabinde Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Bunun üzerine Sevr’in tarafı olan İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922’de TBMM Hükümeti’ni Lozan’da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Lozan’da barış şartlarının görüşülmesi için Mustafa Kemal Atatürk İsmet Paşa’yı görevlendirmiştir. Mudanya görüşmelerine de katılan İsmet Paşa’nın Lozan’a baş temsilci olarak gitmişti. Bu süreçte İsmet Paşa Dışişleri Bakanı oldu ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf Devletleri Lozan’a TBMM Hükümeti üzerinde baskı kurmak için İstanbul Hükümeti’ni çağırsalar da bu duruma tepki gösteren TBMM Hükümeti, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmıştır.
TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı’na Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türkiye’de bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazminatı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki sorunları (ekonomik, siyasal, hukuksal) çözmeyi amaçlamış Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlanamazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır.
Lozan’da 20 Kasım 1922’de başlayan ilk görüşmelerde Osmanlı borçları, Türk – Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde durulmuş ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul’un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağlanamamıştır.
Temel konularda tarafların taviz vermeye yanaşmaması üzerine 4 Şubat 1923’te görüşmeler kesildi. Tabii bu savaş ihtimalini gündeme getirdi. Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu’na savaş hazırlıklarının başlamasını emretti ki Sovyetler Birliği de yeniden savaş çıkarsa bu sefer Türkiye’nin yanında savaşa gireceğini ilan etti. Haim Nahum Efendi öncülüğündeki azınlık temsilcileri de Türkiye’yi destekleyerek arabulucu oldular. Yeni bir savaşı ve kendi kamuoyunun tepkisini göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye’yi tekrar Lozan’a çağırdı. Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923’te tekrar başladı. 24 Temmuz 1923’e kadar devam eden görüşmeler ile bu süreç Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri arasında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını gerektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923’te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923’te, İtalya tarafından 12 Mart 1924’te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924’te imzalanmıştır. İngiltere’nin anlaşmayı onaylaması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onaylarında dair belgeler resmi olarak Paris’e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sevr Antlaşması’nı geçersiz kılan Lozan Barış Antlaşması’yla Türkiye’nin kayıtsız şartsız bağımsızlığı, taraf devletlerce kabul edildi.
Bugün Lozan üzerinde zafer mi mağlubiyet mi kavgası yapılıyor. Bu boş ve art amaçlı bir kavgadır. Hukuki vesikalar mesnetsiz tarih kavgalarına alet edilemez. Şüphesiz ki Lozan bir vesika olarak tarafların riayet ettiği, bu bölgedeki barışı ve hâkimiyeti tanıyan önemli bir girişimdir.
Bazılarının bilhassa Oniki Ada’nın Yunanistan’a bırakılması gibi muayyen maddeler ileri sürdükleri, yakın Türkiye tarihinden haberdar olmadıkları görülüyor. Bunlar samimi davranışlar değildir. Hukuki vesikalar mesnetsiz tarih kavgalarına alet edilemez. Şüphesiz ki Lozan bir vesika olarak tarafların riayet ettiği, bu bölgedeki barışı ve hâkimiyeti tanıyan önemli bir girişimdir.
Yurdumuzun kazandıklarını kaybedilmiş gibi algılamak ise bu vatanın evlatları olmayan azınlıklarındır.