Kur’an’da murdar et, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların haram kılındığı bildirildikten sonra, darda kalan kimsenin, aşırı gitmemek ve sınırı aşmamak şartıyla bunlardan yiyebileceği belirtilir. Bu konuda “zarûretler sakıncalı olan şeyleri mübah kılar” kuralı geçerlidir.

İslâm’ın kesin olarak yapılmasını istemediği şeyler haram sayılır.

Yalan söyleyerek, insanları aldatarak kendi kazançları ve kendi yararları için yaşamak ne dinimize ne de aile örf ve adetlerimize uymaz. Ama aşırıya gitmemek şartı ile pembe dediğimiz yalanları söylemek, bazen büyük acıların önüne geçebilir.Bazen bir yuvanın yıkılmasını, bazen bir insanın suçsuz yere yargılanmasını önleyebilir.Ama bu pembe yalanları bahane ederek insanların aldatılması,kandırılması da  bir suç olacaktır.

Diğer bir taraftan, bu pembe yalanları kendilerine mesnet edinerek, yaptıkları işlere kendi yalanlarına rağmen kendilerinin de inanması ise tamamen ruhsal bozukluk olmaktadır.İşte bu, hele kendi menfaatleri ve maddi çıkarları için yapılıyorsa, hem insani bir suç, hem de dini inanç bakımından da haram olur.

Topluma karşı suçlar, kanunda; genel tehlike yaratan suçlar, çevreye karşı suçlar, kamunun sağlığına karşı suçlar, kamu güvenine karşı suçlar, kamu barışına karşı suçlar, ulaşım araçlarına ya da sabit platformlara karşı suçlar, genel ahlaka karşı suçlar, aile düzenine karşı suçlar, ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar ve bilişim alanında suçlar başlıklı altında sayılmıştır.

Topluma karşı işlenen suçların başında vatanına, milletine karşı işlenen suçlar gelmektedir.Milletine yalan söyleyerek, kendi kusurlarını görmemezlikten gelerek belirli bir noktada milletinin  sorumluluğunu taşıdığını unutarak sadece şahsi menfeatleri doğrultusunda yaşamak ise haramların en büyüğüdür.  Milletimizin ahı, mutlak bu şekilde yaşamlarını sürdürenlerin başına büyük dert açacaktır.

Allah bizleri, milletimizin ve vatanımızın ihanetcisi olmaktan korusun.