Anadolu’da eskiden beri yaygın olan el sanatlarımız içinde önemli bir yer tutan maden işlemeciliğinin bir sonucu olarak günlük yaşamın her safhasında metal aletler yer almışlardır. Halk oyunlarımız içerisinde metal olarak kullanılan araçlar içinde kılıç-kalkan, bıçak, hançer, orak ve çeşitli boylarda silahlar başta gelir. Bu türden araçlarla yapılan oyunlarda birtakım yaralanmalar ve sakatlıkların (kılıç-kalkan) meydana gelmesinden ötürü bu oyunlar zamanla azalmaya başlamıştır.
Bu oyunlarda dikkat edilecek en önemli unsuru iyi oyuncular tarafından icra edilmeleri ve uygun mekanlarda sergilenmeleri gerekmektedir. Zamanla bu araçların yerine sopa veya benzeri araçlar kullanılmaya başlanmıştır. Genellikle yiğitlik, mertlik ve maharet gerektiren oyunlardır. Bıçak, orak, kama ya da hançer ile yapılan danslar (oyunlar) genelde iki erkek tarafından icra edilmektedir. Oyuncunun bazen tek bazen de iki elinde de bu araçlardan bulunur. Bu oyunlarda anlatılan konu daha çok savaş, av, kavga gibi temalar işlenmiştir.
Tarım ile uğraşan bir halkın en sık kullandığı Orak, tarımsal araçlardan birisi olarak gönümüzde hala kullanılmaktadır. Sap kısmı ahşaptan, keskin ve kıvrak metal uç kısımdan oluşmaktadır. Bu türden kesici araçları oyunları icrası sırasında genellikle erkekler kullanır. “Tepsi, tahtadan veya çeşitli metal levhalardan yapılmış, yiyecek ve içecek taşımaya yarayan yuvarlak ve düz tabladır.
Tepsi’nin şamanist Türküler arasında, özellikle dini ayinlerde önemli rolü vardır. Baza tepsi yaş ağaç dallarından yapılır ve ayin sonunda kurban artıkları ile birlikte yakılır. Çeşitli yerlerde ikram edilecek kahve, şerbet ve yiyecekler, kenarları az kalkık, çapları değişik büyüklükte tepsilerle taşınır. Çeşitli usullerle işlenip süslenen bakır, pirinç, gümüş ve altın tepsilerin sanat değerleri de yüksektir.” Yine kılıç-kalkan ve bıçak gibi savunma ve savaş aracı olan bu türden araçlar (Tüfek-tabanca) oyun sırasında yalnız görsel olarak kullanılır. Ayrıca bir takım mimik-jestlerle aracın kullanımına ait tasvirler yapılır.
Bölgeye ve kullanıldığı döneme göre teknolojik değişikler gösteren bu saldırı ve savunma araçları, insanoğlunun yaşam mücadelesi boyunca varlığını her zaman hissettirmişti. İlkel insanın savunma ve av araçları arasında bulunan ok ve mızrak, barutun bulunması ve ateşli silahların üretilmesi ile halk kültürü içerisinde her safhası yaşatılmıştır. Bu gibi araçların kullanıldığı oyunların konuları genellikle savaş zamanı ve avlanma anını sergilemektedir.
Tarımsal araçlardan birisi olan tırpan toprak-insan arasındaki ilişkide aracı bir unsur taşımaktadır. Halk oyunlarımıza kadar girmiş olması, toprağın ve toprak ile ilgili olan tüm kültürün insan yaşamı içindeki yoğunluğunu ve vazgeçilmezliğinin göstergesi olmuştur. Sap kısmı ağaçtan yapılmış olup uç kısmı keskin ve metalden yapılmıştır. Halk oyunlarında kullanılan çeşitli madenlerden yapılmış maden paralar da kullanılmıştır. Bunlar oyunun içeriğine göre bazen araç konumunda bazen de aksesuar konumunda kullanılmıştır. Oyuna olan aktif katkısı ile doğru orantılı olmuştur.
Halk oyunlarında oyun aracı olarak madeni yüzüklerde kullanılmıştır. “Raks edenlerin, yani oyuncuların oynarken kullandıkları zillere gelince, şimdi pek nadir görülen bu ziller pirinçten yapılmıştır, yuvarlak ve ortaları çukurdur. iki elin baş ve orta parmaklarına iple bağlanırlar, oyun havasının temposuna uygun biçimde birbirine çarptıkça çıngırtılı bir ses çıkarırlar.”
Tarihi boyutu Anadolu toprakları üzerinde görülen Şamanizme kadar uzanır. Halk oyunlarımızın içerisinde önemli bir yer tutan köçeklik geleneği de erkeklerin kullandığı bu ziller, diğer yörelerde kadınlar tarafından kullanılmıştır. Sadece oyunlar sırasında değil, müziklerin icrasında da kullanılmıştır. Oyun sırasında ritmik bir katkı sağlanmasının yanında oyuna eşlik etmede kolaylık sağlayan bir tartım aracı olarak tencere kapağı da kullanılmıştır. Madeni kapakların oyun sırasında birbirlerine vurulması ile elde edilen farklı bir müzikal tınıda oldukça ilginçtir. Bilhassa Yozgat yöresi ve civarında kullanılmaktadır. Ateş kötünün, özellikle evlenme ritleri, düğün adetleri, törenleri ve oyunlarıyla ilgili çeşitli uygulamalar, ateşin habis ruhları, halkın ecinni tayfası dediği kötü ve çarpıcı ruhları ürkütücü ve hastalara karşı arındırıcı niteliğinden faydalanma inancına dayanmaktadır. Mangalın halk oyunlarında araç olarak kullanılmasına gelince, bir çoğunun Şamanistlik çağlardan kalma olabileceği ileri sürülmüştür. Bu gelenek, bu günde yurdumuzun bir çok yerlerinde, çeşitli biçim farklılıklarıyla sürdürülmektedir.” Ateşin bulunması ile insanın yaşam şartları önemli ölçüde gelişmiştir. Ateş insanın birçok ihtiyacına cevap vermiştir. Tapınma, ısınma, aydınlatma, savaş sırasında (saldırı ve savunma), pişirme, madenleri işleme (üretimde) aşamalarında son derece temel ihtiyaçların giderilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ateş ile ilgili söylenmiş bazı atasözlerini söylemek gerekirse;
Ateş dumansız olmaz, yiğit eksiksiz ve günahsız olmaz.
“Gençlik gücü, gitti benden, gitti gider,
Gençliğime acırın ben, yanıp tüter.”
Kışın misafiri ateştir
Ateş demek ile, ağız yanmaz
Ateş, alev ile söndürülmez
Kötü söz, alev alev yanan, bir ateş gibidir.
Sakal tutup tartışılanların, göğsünde ateş yanar
Kefil olacağına, ateş tut.
Maşa uzun olursa, el yanmaz
Yaş ot yanmaz, elçiler ölmez.
Bıksan bile yağ iyidir, yansan bile güneş iyidir.
(Hakanlar veya) Beyler kızdıkları zaman, ateş ve zehir gibi olurlar.
Zulüm, yanan bir ateş gibidir, ona yaklaşanı yakar.
Türklerde ateşin varlığı başka anlamlara ve manalara da gelmektedir. Diğer bir anlamda ise ateş (ocak) yani manevi anlamda aile ocağının kastedildiği ateşin sönmemesi veya devam ettirilmesi (ocağın tütmesi) gibi terimler gelişmiştir. Oyunlar sırasında ateşin kullanılması yalnız Türklere ait bir gelenek yada kültür olmadığı, diğer dünya milletleri tarafından da kullanılan ateş, insanlık tarihi ile ilgili olup onu oyunlarında da işlemiştir.”