İstanbul Escort Şişli Escort Mecidiyeköy Escort Taksim Escort Beşiktaş Escort Ataköy Escort Bakırköy Escort Halkalı Escort Bahçeşehir Escort Şirinevler Escort Avcılar Escort Beylikdüzü Escort Avrupa Yakası Escort Anadolu Yakası Escort Ataşehir Escort Kadıköy Escort Ümraniye Escort Maltepe Escort Kartal Escort Pendik Escort Mersin Escort Antalya Escort İzmir Escort Bursa Escort Ankara Escort Kayseri Escort Konya Escort İzmit Escort Kocaeli Escort Bodrum Escort Samsun Escort
reklam
reklam
DOLAR 34,2452 % 0.28
EURO 37,6376 % -0.37
STERLIN 45,0841 % 0
FRANG 39,9071 % -0.37
ALTIN 2.921,56 % 0,19
BITCOIN 62.189,32 1.577
reklam

ASLOLAN KİRLETİP TEMİZLEMEK Mİ, YOKSA KİRLETMEMEK Mİ?

Yayınlanma Tarihi : Google News
ASLOLAN KİRLETİP TEMİZLEMEK Mİ, YOKSA KİRLETMEMEK Mİ?
reklam

Doğa, insanın en büyük mirasıdır. Ancak ne yazık ki bu mirası koruma konusunda hepimiz sınıfta kalıyoruz. Son zamanlarda, manken Tuğba Özay’ın Bafa Gölü çevresindeki çöp kirliliğiyle ilgili sosyal medya paylaşımı, bir kez daha gözlerimizi bu acı gerçeğe açtı. Bu paylaşımın ardından Milas Belediyesi temizlik birimi ekipleri ve Belediye Başkanı Fevzi Topuz’un bölgede inceleme ve temizlik çalışması gerçekleştirmesi elbette sevindirici bir gelişme. Ancak burada asıl sorgulanması gereken nokta, bu tür bir temizliğin gerekliliğini ortaya çıkaran nedenlerin kendisidir.

Temizlik elbette ki önemlidir ve toplumun sağlığı, çevrenin korunması açısından gereklidir. Fakat daha önemli olan, çevreyi temiz tutma bilincini geliştirmektir. Bu bilinç eksikliği, sadece Bafa Gölü gibi doğal güzelliklerimizde değil, şehirlerimizde, mahallelerimizde, sokaklarımızda da aynı şekilde kendini gösteriyor. Bir yandan temizlik faaliyetleri yürütülürken, diğer yandan bu faaliyetlerin aslında bir zorunluluk değil, bir farkındalık eksikliğinin sonucu olduğu unutulmamalıdır.

Kirletmek ve ardından temizlemek, bir kısır döngüdür. Bu döngüyü kırmanın tek yolu, kirletmemek gerektiğini anlamak ve bu bilinci toplumun her kesimine aşılamaktır. Çevre kirliliği, sadece doğayı değil, aynı zamanda geleceğimizi de tehdit eden bir olgudur. Sadece birkaç kişinin değil, herkesin bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, ne kadar temizlik yaparsak yapalım, kirlilikle başa çıkmamız mümkün olmayacaktır.

Milas Belediyesi’nin Bafa Gölü çevresinde yaptığı temizlik çalışması, önemli ve yerinde bir adımdır. Ancak, daha da önemlisi, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için gerekli adımların atılmasıdır. Çevre eğitimi, kamu spotları, yerel halkın bilinçlendirilmesi gibi önleyici tedbirler, bu tür olayların önüne geçmede kilit rol oynayacaktır.

Sonuç olarak, aslolan kirletip temizlemek değil, kirletmemeyi başarmaktır. Doğaya saygı göstermek, ona zarar vermemek, gelecek nesillere bırakabileceğimiz en büyük mirastır. Hepimizin bu bilinçle hareket etmesi, çevremizi ve dolayısıyla geleceğimizi korumamız için atacağımız en önemli adımdır. Kirletmemek, temizlemekten çok daha etkilidir ve uzun vadede sürdürülebilir bir çevre için tek çaredir.

MİLAS’TAN FİLİSTİN’E: YAHUDİLERİN GEÇMİŞİ VE MEZARLARA SAYGI ÜZERİNE

Son dönemde İsrail’in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği zulüm ve katliamlar, dünya genelinde büyük bir infial uyandırırken, bu olayların yankıları Milas’ta da derinden hissediliyor. Ancak, bu yaşananlar ne yazık ki farklı toplumlar arasında yanlış anlaşılmalara yol açabiliyor. Milas Çizgi Gazetesi’nde köşe yazarı Müfit Demirkol’un Milas’taki Yahudi mezarları hakkında yazdığı yazı, bu anlamda dikkate değer bir uyarı niteliği taşıyor.

Milas, tarihi boyunca birçok farklı kültür ve inanca ev sahipliği yapmış kadim bir şehir. Bu zengin tarihsel dokunun bir parçası olarak, Milas’ta Yahudi cemaatinin de izleri bulunuyor. Milas’ta yaşamış olan Yahudi toplumunun mirası, bugün hala ayakta olan Yahudi mezarlarında yaşıyor. Ancak, son zamanlarda İsrail’in Filistin’deki zulmü ile Yahudi mezarları arasında haksız bir bağ kurulmaya çalışılması, ciddi bir yanılgıya işaret ediyor.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Milas’taki Yahudi mezarları, tarihimizin ve kültürel mirasımızın bir parçasıdır. Bu mezarlar, yıllar önce Milas’ta yaşamış, bu topraklara emek vermiş, burada kök salmış bir topluluğun hatırasını taşır. Bu mezarlara yönelik herhangi bir saygısızlık, tarihimize, kültürümüze ve insana duyduğumuz saygıya zarar verir.

İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamları, tüm insanlık adına büyük bir trajedi ve utanç kaynağıdır. Ancak, bu zulmün suçlusu, tarih boyunca Milas’ta yaşamış Yahudi toplumunun üyeleri değildir. Bugün Milas’ta bulunan Yahudi mezarları, İsrail’in uyguladığı politikalarla ilişkilendirilemez ve bu mezarların tahrip edilmesi ya da saygısızlık edilmesi asla kabul edilemez. Unutulmamalıdır ki, bu mezarlar, tarihin bir parçası olarak korunması ve saygı gösterilmesi gereken değerlerdir.

Müslümanlar olarak, adaletin, barışın ve insan haklarının savunucusu olmalıyız. Filistin’de yaşanan zulme karşı sesimizi yükseltirken, aynı zamanda kendi topraklarımızdaki tarihi ve kültürel mirasa da sahip çıkmalıyız. Milas’taki Yahudi mezarlarına gösterilecek her türlü saygısızlık, aslında bu değerlerle çelişen bir davranış olacaktır.

Milas’ta Yahudi cemaatinin varlığı, bu toprakların hoşgörü ve birlikte yaşam kültürünün bir göstergesidir. Tarih boyunca farklı inanç ve kültürler bir arada yaşamış, bu çeşitlilikten zenginlik doğmuştur. Bugün bu mirasa sahip çıkmak, yalnızca tarihimize değil, aynı zamanda barışa ve hoşgörüye olan inancımızın da bir göstergesidir.

Sonuç olarak, İsrail’in Filistin’deki zulmü karşısında duyduğumuz öfke ve acı ne kadar büyük olursa olsun, bu öfkeyi tarihimizle ve kültürel mirasımızla ilgili yanlış bir şekilde yönlendirmemeliyiz. Milas’taki Yahudi mezarları, bu zulmün muhatabı değildir ve bu mezarlara saygı göstermek, insanlık onurumuzun bir gereğidir.

Müfit Demirkol’un yazısında da belirttiği gibi, bu mezarları korumak, Milas’ın tarihine ve kültürel çeşitliliğine olan saygımızın bir ifadesidir. Yahudilerin Milas’taki geçmişi, bizim de geçmişimizin bir parçasıdır ve bu geçmişi onurlandırmak, geleceğe bırakacağımız en değerli miraslardan biridir.

Filistin’de yaşanan zulmün sona ermesi için dua ederken, aynı zamanda kendi topraklarımızdaki barış ve hoşgörü ortamını koruma sorumluluğunu da unutmamalıyız. Çünkü barış, adalet ve insan hakları, sadece Filistin’de değil, Milas’ta da korunması gereken evrensel değerlerdir.

reklam

YORUM YAP